Hayatı Blogluyoruz!: Kristine Rolofson Part 3

Salı, Şubat 21, 2012

Kristine Rolofson Part 3

Öncelikle şu yazımdaki kitap ile Kristine Rolofson ile tanışmış olup şu yazımdaki kitapları ile de ahpaplığımızı ilerletmiş bulunduğum özetini yeni okuyanlara geçerek internette bulduğum diğer kitaplarını da anlatıp bu yazarı senin takdirine bırakıyorum artık.


Uğurlu Fırtına

Pek yardımsever, güzel sesli, meşhur olma hayallerinde kızımız yolda arabasına aldığı kadın bebeğini ona bırakıp kaçınca birde fırtınada kucağında bebek yolda kalınca al bi yardımsever daha dedirterek esas oğlanla karşılaşır.
Adamımız eşini kaybetmiş yalnız kovboy (aslını isterseniz şerif) gel evime ısınırsın, belkim beni de ısıtırsın der ve gayet sıcak geçen gecenin ardından ben bebekle ilgilenirim, yolunu da temizledim hadi sana güle güle diyerekten bahtsız şarkıcıyı yollar.
Kız bundan sonra o geceyle ilgili bir şarkı yapar, ünlü mü ünlü olur. Şöhretin bir bedeli de vardır tabi.
O da bir zamanlar fakir ama gitarlı bir kız vardı diyerekten geri döner, adamı arar.
Bıraktığı yerde bulamasa da hikaye bu, yazar onları kavuşturur.
Bundan sonrası ise odun mu odun bu şahsiyet kızı yer yer kıracak; yer yer öpecektir. Çok çok beğendim diyemesem de okunmalıdır.

Sevginin Tanımı



Bir düğün mahvolasın diyerek yanlış kızı kolundan tuttuğu gibi sürükleyen adam birde bakar ki beraber geçirilen o kadar az zamandan sonra aşık olmuştur.
Kızımız ise ürkek keklik misali hem yaklaşıp hem kaçarken yok ben buralardan gidicim, yok denizcilerle ilişki yaşamicim triplerindedir.
Bu böyle kitap boyunca devam eder, ben de artık okumicim dediysem de mutlu sonu görmeden bırakmicim der devam ederim.
Yine çok çok beğendim diyemesem de okunabilir dicim.






Sahte Balayı

Kitaba bu ismi veren kişi, iyi misin? Nereden alaka kurduğunu düşününce az tahmin edebiliyorum, tamam ama bunu başlık yapacak kadar neyin kafasını yaşadığını çözebildiğimden pek emin değilim.
Velhasılıkelam okuyucu, isimden çok farklı bir hikayeye sahip bu kitap.
Bende neyin lafını yapıyorsam, sanki bundan başka her kitabın adı cuk oturuyormuş gibi. Çeviri ve basım hataları hala yayınevlerimizin kötü alışkanlıkları maalesef; ne diyelim Allah kurtarsın kardeş.
Konumuz ise kısaca esas kızımızın işinden ve nişanlısından ayrıldıktan sonra az uzaklaşayım diyerek meraklı meraklı soluğu Londra'da almasıyla başlar.
Thorne malikanesinin önünde aileden kalma broşuyla dikilirken de Thornecrest Dükü ile karşılaşacaktır.
Dük ise bu turistin peşinde hediye dükkanları dolaşmak istemiyordur fakat büyükannesi o broşun onların ailesine ait olduğunu söylüyordur.
Arada önemsiz-daha doğrusu icraatsız- ama Londra'nın gezilesi güzelim mekanlarının adı geçen olaylardan sonra kendilerini taşradaki malikanede bulan ikili artık bir çatı altındayız yeter diyerek aralarındaki çekime izin verir.
Broşun olayı ne, kız sen burda kal gitme, hırsız büyükkanne ve tabisi aşk ile güzel bir son seni bekler.
Yazarın en beğendiğim Sahte Lord kitabına benzer bir hikayeydi, ben sevdim okuyucu.

İyi Okumalar..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder