Hayatı Blogluyoruz!: Ekim 2011

Pazartesi, Ekim 31, 2011

Just Married - Yeni Evli



Filmimiz yepisyeni evli çiftimizin balayından dönüşü ile başlar.
Havaalanında birbirine atmediklerini bırakmayan ikili
(biri gidip kendinden bilmem kaç yaş büyük kadında ne bulduysa evlenen Ashton Kutcher olduğunu belirtmeliyim)
aslında birbirlerini deliler gibi seviyordur ama izleyeceğiniz süper komik felaketlere sahne olan balayı onları ayrı düşürmüştür.
Kızımız zengin ve havai güzel oğlumuz ise fakir ama gururlu cillop olup
kızın ailesi bizimkini sevmez hatta kızın eski sevgilisi midir nedir bir şapşalı daha cazip bulmaktadırlar nitekim evlenmelerini iyi karşılamış gibi yaparlar.
Eklemeden geçemicim Ashton'a damatlık hic yakışmamış;
bi şey giymeseymiş daha iyi bence :)
Nese bir gelinin saçmalama heyzeyanları ile olamayan ilk geceyi uçakta geçirmek isterken rezil olduktan sonra araba ve otelde de şanssızlıklar peşlerini bırakmaz ve farklılıkları iyice ortaya çıkar.
İtiraflar ve Peter yılışığınında araya girmesiyle kopar bağlar ve severek ayrılırlar.
Sonra esas oğlan duygusal bir konuşma ile kızı bağlar.
Ve the mutlu son :)

Romantik komedicilere bu film kesinlikle tavsiyemdir!
7/10

Pazar, Ekim 30, 2011

Popüler Kitaplardan Haberler

Pucca
Pucca Günlük ve Geri Kalan Herşey
Türkiye'de blog denince akla ilk onun ismi geldi. Birçok insanın blog açma nedeni olurken, onu okuyan herkesin bazen dert ortağı, bazen de en çok güldüğü arkadaşı oldu. Kendine bestseller yazarların arasında sağlam bir yer edinen Pucca, maceralarına devam ediyor.

İlk kitabı "Küçük Aptalın Büyük Dünyası", "blog" nedir bilen bilmeyen herkesin tatil çantasındaki yerini aldı. Pucca, ünlü - ünsüz, onu okuyan herkesi kendisine hayran bıraktı. Yazdıklarını okuyan onunla birlikte öfkelendi, onunla birlikte ağladı, onun şapşallıklarına karnı ağrıyana kadar güldü.
Okurlar, aylarca hikayenin devamını bekledi, Pucca ise hep bir mutlu sonu...
 Şimdi zamanı geldi, Pucca, merakla beklenen ikinci kitabı
"Pucca Günlük ve Geri Kalan Her Şey" le aramızda!

İlk kitabının aksine, Pucca ikinci kitapta neyi, kimi anlatıyor kimse bilmiyor. Sürprizlerle dolu geri kalanlarda, Pucca'nın eğlenceli, komik, bazen de hüzünlü anlatımıyla günlüğün devamını okuyoruz. Yazarımız, ikinci kitaptan sonra battaniyenin altından çıktı, farklı ve yepyeni bir dünyada yerini aldı.

Şimdi biz de hep birlikte battaniyelerimizin altından çıkıp onun yeni dünyasına giriyoruz.

--------------------------------------------------------------------------------------------
Agnès Michaux
Kadın Düşmanı Sözlük
Fransız yazar Agnès Michaux'nun ünlü yazarların çeşitli eserlerinden derlediği Kadın Düşmanı Sözlük, çoğu okur için dostu-düşmanı tanıma sanatı niteliğinde belki. Ama aslında kadın düşmanlığı konusuna daha farklı bir açıdan bakmamızı sağlayacak eğlenceli bir araç...

Agnès Michaux'yu Kadın Düşmanı Sözlük adlı kitabından ötürü bir anti-feminizm militanı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz!

Bu kitap sadece Michaux'nun iyi satranç oynadığını kanıtlıyor: Rakibini alt etmek için önce ona kibir pompala; kaleyi ver, şahı al!

"ERKEKLER APTAL KADINLARA BAYILIRLAR"

Tatlım, eğer bir erkeği elinden kaçırmak istemiyorsan, ona delice âşık ol, burnunun dibinden, kollarının arasından ayrılma, tüm şakalarına kahkahalarla gül, belden aşağı konuştuğunda yüzün kızarsın, sana anlattıklarını anlamazlıktan gel, titre, inle, betin benzin atsın, ağla, safça sorular sor. O bilgiç olduğunda sen cahil ol.

Kel kafasından zekâ fışkırdığını söyle, koca göbeğinin yumuşak ve rahat olduğunu belirt, ter kokusundan hoşlan, horlamalarını ninniye benzet, uyuklamasının sevecenliğinden dem vur, ufacık cinsel organına sevimlilik atfet, erken boşalmalarının ne derece yoğun olduğunu vurgula, iktidarsızlıklarını eğitici olarak değerlendir. Fantezilerinin umulmadık olduğunu düşün.
Onu değerli kıl, hayran ol, aptal ol.

WOLINSKI, La morale (Ahlak), 1992 Yüzyıllardır edebi dehası, zekâsı, romantizm anlayışı ya da hayata bakışıyla kadınları büyüleyen o isimleri yeterince tanıyor muyuz? Gülünç önyargıları ve yer yer sinir bozucu tanımlamalarıyla kadınlarla arasına derin uçurumlar çizen sivri dillileri tanımak istiyorsanız, Kadın Düşmanı Sözlük yol göstericiniz olacak. Üstelik bu sözlerin altına atılan imzalar sadece erkeklere ait değil!

Kadınlar hakkındaki genellemeleriyle onları oyuna başlamadan sahadan atanları öğrenince şaşıracaksınız:

Euripides, Voltaire, Sartre, Freud, Proudhon ya da Nietzsche gibi kalburüstü düşünürler; Baudelaire, Hugo, Proust, Goethe ya da Faulkner gibi ünlü şairler/yazarlar; Napolyon, Woody Allen, Aziz Pavlus ya da Ayetullah Muntazeri gibi beklenmedik isimler; hatta Marie Antoinette, Madonna ya da Kraliçe Victoria gibi bazı kadınlar...

Kadın Düşmanı Sözlük'te derlenen kadın düşmanı zırvaları yumurtlayanlar cahil, ilkel, kaba, maço, sıradan erkekler değil de, tarihte iz bırakmış, hatta hepimizi büyüleyen önemli edebi yapıtlar vermiş, başka haklı davaların savunuculuğunu yapmış, üst düzey eğitimli, akıllı, kıvrak zekâlı insanlar olduğunda, sadece gülüp geçmek kolay değil elbette!

Cuma, Ekim 28, 2011

Biz Blog Ekibi olarak Atamızı Saygıyla anıyoruz...
Atatürk'ümüzden anlamlı bir vecizeyle kutlayamadığımız 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı Kutluyoruz!
*Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.

Salı, Ekim 25, 2011

Elise Title - Kimseler Duymasın


 Kitabımız 1994 Ekim yayını Harlequin temptation'dan 
Elise Title - Kimseler Duymasın.


Giriş yazısı sıkıcı geliyor,

Ama devamını okursanız pişman olmazsınız.

Dev mağazalar zinciri sahibi Alexander Fortun

mutsuz evlilikten 4 oğul sahibidir.

Bu sebepten mi neden bilinmez vasiyetinde oğullarına mirası almak istiyorsanız hiç 
evlenmeyeceksiniz şartı koydurmuştur.

Peter Fortun için hava hoş tabi çünkü geçmişindeki hata evliliğinden sonra
asla düşünmemekte evliliği. 
Ama ona şans getirdiğine inandığı Homburg şapkasını kaybettiği andan itibaren beni gülmekten 
yerlere yatıran olaylar zinciri sonucunda karşısında Dr. Elizabeth Merchant'ı buluveriyor.

 Kariyerini her şeyin üstünde tutan genç güzel kadını.
O da yeni fırsat niteliğindeki işini evliliğe tercih edecek biri değil.

Sonunda aşk mı, para ve kariyer mi kazanacak okuyun derim.

Birbirinden eğlenceli diyaloglar ve renkli karakterlere sahip kitap.

Jessica Oppenheimer Dr Engel Keller. ve özellikle Fortun kardeşlere bayıldım.

Birine de ben talip mi olsam napsam :)

Kitap tavsiyemdir şimdiden kahkahaları garanti ederim. 

Kitapta çok bahsi geçen Homburg konusunda öyle merak ettim ki netten baktım nasılmış diye... İşte böyle bir şey çıktı kendisi:



Aslında bir de kitabın seri olmasından şüpheleniyorum. 

Tüm Fortune kardeşlerin paradan vazgeçip aşkı bulmasını anlatmış olabilir yazar.

Ben bunu bir araştırayım varsa diğer kitapların haber ve yorumlarıyla dönerim.

Yazarı da araştırmaya layık görüyorum. 

Diğer kitaplarınında okunası olduklarından eminim.

Cumartesi, Ekim 22, 2011

Bir Hikaye; Tanıdık Geldi mi?

Birden uyanıyorum.
Üzerimde bir ağırlık, örtü bu.
Kanepenin üzerinde uyuyakalmışım, Ahmet örtmüş olacak.
Kapı çalıyor. Ama çalmak değil, yumruklamak.

Ayağa kalkmaya çalıştım; "Sen dur." dedi.
Kapı öyle bir vuruluyor ki artık; kırılacak sandım.

Titredim; üşümüyorum, korkudan.
Birden odaya gelen iri yarı adamların gözleri hiç iyi şeyler anlatmıyor çünkü.
Sırtlarında asılı tüfekleri var çünkü.

"Bize içeceh ver." dedi birisi.
Eşime baktım, gözleri ne derlerse yap diyordu sanki, başını sallıyor.

Mutfağa gidiyorum, titrek ellerimle dökmeden çayı bardaklara doldurmaya çalışıyorum.
Bir yandan da kulağım salonda:
...
"Ne yüzden buralere geldiğiz?"
"Tayin."
"Hökümet mi yolledi?"
"Evet."
"Hangi sebeplen?"
"Burada öğretmene ihtiyaç varmış."
"Ögretmensin. he?"
"Evet."
"Ne ögretiyorsun?"
"Okuma-yazma diyelim"
"Atatürk'de anlatiyorsun?"
"Evet."
"Neden?"
"Ders konumuzda var..."
"Seversin onu?"
"Atatürk'ü mü?"
...
Bu kadar duyabildiklerim.
Çay tepsisini alıp içeri götürecekken de onlar Ahmet'i dısarı sürüklüyorlar.
"Nereyee?"
"Çehil baci, şo gebe halınla ayağimize dolenme!"

Ne dediysem dinletemiyorum, engel olamıyorum.
Arkalarından gidiyorum ama yeterince hızlı olamıyorum.

Orada, sokağın ortasında eşim dizlerinin üstünde.
Elindeki silahı onun başına tutan bir adam tepesinde.

Bir patlama sesi...

"Hayıııııır!"

yetişemiyorum.

"Neden?" bağırıyorum "Neden, biz size ne yaptık?"

Ellerini kollarını sallayarak gidiyorlar.
Bakmıyorlar bile arkalarına.
Ama ben görüyorum.
Başında al bir şelale, yere düşüyor Ahmet'im.

Haykırıyorum, "Yardım ediiin!"
Kimse duymuyor, duymak istemiyor.
Yanına gidiyorum: "Her şey iyi olacak, iyi olacaksın."
Kapılara vuruyorum: "Lütfen, lütfen yardım edin!"

Sonunda bir tanesi açılıyor; muhtarın kapısı.
O da ağzımı kapatıyor: "Sen bizim başımızı da derde sokacaksın kadın! Sus!"

Eve koşuyorum; soğuktan telefonlar çalışmıyor.
Kimse gelmiyor, kimse yardım etmiyor!

Orada gözleri son kez sıcaklıkla bakarken bana...
Konuşamıyor ama ben anlıyorum; elini kaldırıyor ama gücü yetmiyor, ben götürüyorum karnıma.
"Yokluğumda kızıma iyi bak diyor gözleri, "Sensiz olmaz, gidemezsin!" diyor sözlerim

Sabaha buluyor jandarmalar bizi; kucağımda Ahmet, karlar birikmiş üzerimize.
Yakalanamıyor katilleri, al bayraklara sarılıyor cenazesi...

Yine bir kış gecesi kızı soruyor: "Anne, benim babam neden yok?"
Cevap veremiyorum, bende bilmiyorum. Neden yoksun?
Neden aldılar seni bizden?

Başkaları anlatıyor:
"Senin babanda şehit yavrum diyorlar; ülkesindeki insanlar eğitimsiz kalıp birbirine kötülük yapmasınlar diye savaştı."
Anlamaz diye korkuyorum, şimdi bin bir soru soracak; ama yavaşça başını sallıyor, nereden duyduysa "Şehitler ölmez vatan bölünmez." diyor.
Ağırbaşlı halleri öyle sana benziyor.
Kızın biliyor, anlıyor. Yokluğunda bana varlığını hatırlatıyor.

Ben mi?
Ben halimi hatrımı soranlara iyiyim diyorum.
Öylesine zamansızdı ki gidişin; öylesine yarım bıraktın ki beni iyi olamıyorum.
Ne istediler bizden, bir cevap cevap arıyorum.

Duyanlar başın sağ olsun diyor; ne denir ki?
Ne diyebilirim  ki?
"Vatan sağ olsun!"

***

Gerçek bir hikayeydi bu; televizyondan dinledim.
Öylesi etkiledi ki beni ne kalemime engel olabildim ne anlatma isteğime.

Öğretmenleri, korucuları, polisleri,
daha bir çok suçsuz sivili böyle ailelerinden almışlar.
Hayatlarını çalmışlar.

Yazdım bende hikayesini...
Neyi değiştirir bilemedim ama yazdım.
Vicdan borcumdur, dikkatleri çeker belki.
Belki birileri duyar diye yazdım.

Ahmet Öğretmenin tam hikayesi önümüzdeki günlerde:

Perşembe, Ekim 20, 2011

Şehit mi düşmüş asker? Ondan mı cennet kokuyor her yer?

'Hayatı Blogluyoruz' ekibi olarak şehitlerimize rahmet, ailelerine baş sağlığı diliyoruz.
Ruhları şad olsun.
Biliyoruz ki buraya yazmak hiç bir bir şeyi değiştirmeyecek...
Yine de yanlarında olduklarımızı bilsinler istedik.


Kara harekatına çıkan mehmetçiklerimizin de Allah yardımcısı olsun diyoruz.
Ekip olarak tarafsız duruşumuz nedeniyle fikir belirtemiyoruz ama tüm bunların sorumlularına lanet ediyoruz.


Blog yayınımıza bir süre sonra kaldığımız yerden devam edilecektir.

Salı, Ekim 18, 2011

Blog Mutfağının Özel Seçim Kitaplarından;


Ladies 'Home Journal Book Club 
Ladies Home Journal Kitap Kulübü Resmi Seçimi:
Julia Glass-The Widower's Tale
Gerçekler, şaşırtıcı derecede tersine dönen bir şans  hevesle gözlenen tempolu bir hikaye de dönmeye başlar. Dramatik, düşündürücü ve son derece tatmin edici bir roman...

Yazar Hakkında:
Julia Glass, Three Junes'un yazarı , 2002 Ulusal Kitap Ödülü'nü layık görüldü ,The Whole World Over; and I See You Everywhere, 2009 Binghamton Üniversitesi'nde John Gardner Kitap Ödülü sahibi.oldu. Sanat, New York Sanat Vakfı, Radcliffe Institute for Advanced Study National Endowment'dan  burs aldı.Onun bu kadar kısa öyküsü kısa zamanda ona çeşitli ödüller kazandırdı. Massachusetts ailesi ile birlikte yaşıyor

Pazartesi, Ekim 17, 2011

Harlequin





Uzun süredir yeni romanlara başlamayıp günde bir harlequin ile devam etmekteydim okuyucum.
Artık blogumuzu açtığımıza göre beğendiklerimden buraya yorum yapmaya niyetlendim :)
En azından rastladığınızda
ya da
boş vakit bulduğunuzda bir kaç keyifli saat geçirme fırsatını kaçırmazsın tavsiyelerimle.
Ah görüyorsunuz ya her şey senin için!:)
Harlequinler bir çok sitede e-kitap olarak bulunduğundan
(o tarayanların elleri dert görmesin)
kolayca ulaşabileceğiniz gibi
bir çok ikinci el kitap satan sahaflarda da uygun fiyatlara bulabilmektesiniz geçmiş sayıları.
Her ay çıkardıkları yeni yayınları ise hemen hemen her süpermarkette genelde gazete dergi raflarında karşılaşırsınız.

Yolculuklarda veya yoğun günlerinizde biraz mola için birebir bu yayınlar.
Sistemlerini ilginc ve bir o kadar da yararlı ve akıllica bulmuştum ilk duyduğumda.
Ve her güzel fikri karşıladığım gibi ben neden düşünemedim bunu yea demiştim.
Kalemine güvenen ya da güvenmeyen ev kadınları yazdıklarını gönderiyor,
Harlequin basıyor,
tüm dünyaya dağıtımını yapıyor,
kadınlar da bu yolla hem bir uğraş ediniyor hem de kazanç sağlayabiliyorlarmış.
Kesinlikle okumayı ve yazmayı seven, ailesine zaman ayırmayı seçerek evinin hanımı olmuş kadınlar için harika bir durum.
Belki de çalışan geçimini başka yollardan sağlayan fakat yazma hobisi olanlar içinde bir yol.

Bence bizim annelerimize de böyle bir olanak sağlansaydı okuma-yazma oranlarına katkısı olabilirdi.

Harlequinler genelde aşk temasına sahip hikayeler olup bazı kitaplarda macera ve entrika da içeriyorlar.

Bir çok önemli yazarı( sandra brown, nora roberts) da okuyucuya tanıtıp edebiyat çevrelerine kazandırmıştır.

Eh devamı yarın.... :D


birde site adresini vereyim göz atmak isteyenler için: harlequin

Pazar, Ekim 16, 2011

Blog Mutfağından Seçmeler;

    Ayın Yazarı:
    Adam Fawer
   İlk romanı Olasılıksız, onsekiz dile çevrilmiş ve en iyi ilk roman dalında2006 International Thriller Writers Ödülünü kazanmıştır. 
  2008 Nisan ayında da ikinci kitabı olan Empati çıkmıştır. 
Empati,2008 yılında Almanca,Japonca,
Türkçe yayınlanmıştır.



      Fawer, Pennsylvania Üniversitesi'nde lisans ve lisansüstü derecelerini tamamlamıştır. Stanford Graduate School of Business'da MBA'ini yapmıştır. Kariyeri esnasında Fawer; Sony Music, J.P. Morgan ve son olarak da About.com gibi türlü şirketler için çalışmıştır.


Olasılıksızın Yazarı Adam Fawer'ın Ropörtajının Çevirisi:
     5 mayıs 2002 tarihinde bir yolculuğa başladım.Amacım sadece bir roman yazmaktı ama kesinlikle sıradan bir roman yazmak değildi.Geceleri sadece okuyucuların uykusunu kaçıracak bir hikaye değil aynı zaman da okurken romanın içindeymiş gibi hissettirecek bir hikaye yaratmak istedim.Şuan da bu kitabı okuman mümkün ''bu bir muziplik tabiki''..Olasılıksızın dünyasına girdiğinde inanılmaz bir flash oyunu hikayenin içinde sana kavrama yeteneği sunacak...


Caleb Carr,'Angel of Darkness' ve 'Psikiyatrist'in çok satan kitabının yazarının yorumu; 
"Adam Fawer'ın Olanaksızı dikkate değer ciddi fikirlerle spekülasyonları birleştiren olağanüstü bir roman. Bir usta, büyüleyici bir ilk. "

Cumartesi, Ekim 15, 2011

Bizden Selamlar!


Neden Hayatı Blogluyoruz?
      Neden mi? Eh bizde dilimizin döndüğünce,kalemimizin yettiğince açıklamaya çalışalım neden olduğunu;Birlikte dünyayı değiştireceğiz hayalleriyle yola çıktıktan sonra bu günlere gelebildiğimize hala inanmamaktayım.Filmler izleyip üzerine tartışmak, okuduğumuz kitaplardan alıntılar yapıp tavsiye ederken,birbirimizle haberleri hatta hayatı paylaşırken böyle nacizhane bir blog hazırlamaya karar verdik:)
      Adını da Feriha koymadık tabi ki:)Hayatı blogluyoruz dedik gereksiz içi boş bloglar arasında bir farkımız olsun istedik:)...
     Ortak zevkleri paylaştığın insanlarla sohbetin, fikir alışverişlerinin tadı bir başkadır;hepimizce malum.
Bizde düşündük hepcenek yaşayalım bu zevki istedik.
Biz paylaşalım siz de yorumlarınızla renk katın, ister bize katılın.


Hep beraber 'Hayatı Bloglayalım!